‘seyir defteri : sabahın üçü.. ışıl ışıl uykusuzluk.. mağaranın nemli dehlizlerinde dolaşıyorum.. bu gölgeleri , bu tonozlu derinliklerin önümden kaçışını çocukken görmüş , bir su damlasının yere çarptığı anda çıkardığı sesi duymuş olsaydım , korkulardan bayılırdım.. yalnızlık sert bir şarap.. çocuk için katlanılmazken kendini ona verdiğinde , kalbinin tavşan atışlarına hakim olmayı becerebilmiş bir adamı buruk bir sevinçle sarhoş eden bir şeydir.. spreneza , yaşamımın daha ilk yıllarından itibaren şekillenmiş bir kaderi taçlandırıyor olamaz mı.. yalnızlıkla ben , ouse kıyılarındaki uzun , düşünceli gezintilerim sırasında ve yine yanıma geceyi geçirmek üzere aldığım bir yedek mumla kıskançlıkla babamın kütüphanesine kapandığımda veya londra’da beni aile dostlarının çevresine sokabilecek tavsiye mektuplarını kullanmayı reddettiğimde tanıştık.. ve yalnızlığın içine , fazlasıyla sofu bir çocukluktan sonra çok doğal olarak dine girildiği gibi , virginie’nin yaşamını spreneza’nın kayalıkları üzerinde tamamladığı gece girdim.. bu kıyılarda , beni zamanın başlangıcından beri bekliyordu yalnızlık ve onun kaçınılmaz dostu , sessizlik..
burada bir çeşit sessizlik – daha doğrusu sessizlikler demeliyim – uzmanına dönüştüm.. kocaman bir kulak kesilmiş varlığımla tamamıyla içinde yüzdüğüm sessizliğin ayrıcalıklı niteliğini takdir ediyorum.. ingilterede’ki haziran geceleri gibi kokulu ve hafif sessizlikler var , diğerleri çamurun yapışkan kıvamına sahip , daha başkaları abanoz gibi katı ve tınılı.. gecenin mezar sessizliğini anımsatan mağaramın derinliğini , beni biraz endişelendiren hafif mide bulandırıcı bir zevkle yoklama noktasına dek varabiliyorum.. zaten gündüz de beni yaşama bağlayan ve yere çakılı çapalara benzeyen bir eşim , çocuklarım , arkadaşlarım , düşmanlarım , hizmetkarlarım , müşterilerim yok.. nende kendimi gecenin bağrında , ayrıca bir de karanlığın içinde bu kadar uzağa , bu kadar derine kaydırmam gerekiyor.. bir gün etrafımda oluşturduğum hiçlik tarafından emilmiş gibi hiçbir iz bırakmadan kaybolabilirim..’
‘CUMA YA DA PASİFİK ARAFI..’ , MICHEL TOURNIER , Çeviri : MELİS ECE , AYRINTI Yayınları , 1994..